SENARYOLAR
Kıbrıs’ın Gelecekleri senaryoları, 2022’den 2035’e kadar gelecekte neler olabileceÄŸine dair hikâyelerdir. Ne olacağını öngörmezler (tahminler) ve ne olması gerektiÄŸini göstermezler (öneriler).
​
Kıbrıs için pek çok olası gelecek vardır, ancak Senaryo Ekibi, bugün ile 2035 arasında neler olabileceÄŸine dair anlatılması ve anlaşılması gerektiÄŸine inandıkları dört hayali hikâyeyi detaylandırmayı seçmiÅŸtir. Her bir hikâye veya senaryo, farklı ve deÄŸiÅŸik gerçeklikleri olan ayrı bir “dünyayı” anlatmaktadır. Bu senaryoların tümü, adanın karşı karşıya olduÄŸu fırsatlar ve zorluklarla ilgili Kıbrıs ve çevresinde ortaya çıkacak kapsamlı ve kapsayıcı bir sohbet ortamına katkıda bulunmayı amaçlar. Kıbrıs’ın Gelecekleri giriÅŸimi, bu çalışmada deÄŸerlendirilenlerin yanı sıra diÄŸer olası gelecekler üzerine düÅŸünmeyi ve tartışmayı kucaklar. Gelin Kıbrıs’ı (ve geleceÄŸini) konuÅŸalım!
Senaryolara genel bakış
Kıbrıs için geleceÄŸin gidebileceÄŸi pek çok olası yön vardır. Senaryo Ekibi, günümüz ile 2035 yılları arasında neler olabileceÄŸi ile ilgili anlatılması ve anlaşılması gerektiÄŸini düÅŸündükleri dört hikayeyi detaylandırmayı seçmiÅŸlerdir. Bu senaryoların her biri ayrı bir “dünya”, gelecek için farklı bir gerçekliktir.
“YOL YOK” DÜNYASI
Tıkanıklık ve eylemsizlik senaryosu
‘Yol yok' dünyasında, Kıbrıs sorununa ilişkin müzakereler yeniden başlayıp bir kez daha çökerken, daha iyi ve daha heyecan verici bir geleceğe dair umutlar belirir ve söner. Bunun sonucunda ortaya çıkan hayal kırıklığı ve karşılıklı suçlamalar, Kıbrıs'ın iki ana toplumu arasındaki bölünmüşlükleri daha da derinleştirir. Sürekli tekrarlanan ve başarısız olan görüşme süreçleri, birbiriyle çatışan çözüm modelleri, maksimalist talepler ve dönüştürücü liderliğin eksikliği ile birleşince ilerlemeyi engeller, tıkanıklığı besler ve günlük yaşamı etkileyen diğer zorlukların üstesinden gelmek üzere gerekli kaynaklardan uzaklaştırır. Kıbrıs Türk tarafı, Türkiye'ye bağımlı kalmaya ve Türkiye'den etkilenmeye devam eder, ve Türk ekonomisi bakımından az düzenlenmiş bir bölge işlevi görür. Kıbrıslı Rumlar için 1974’te göç ettikleri topraklarına ve sahip oldukları mülklerine geri dönme ihtimali azalır, ve adada Türkiye’nin yükselen varlığı ile artan askerileşme nedeniyle ilgi daha çok güvenliğe yönelir. Çok az kişi yeni bir barış sürecine inanır, ancak kimse bundan tamamen vazgeçmeye istekli veya muktedir değildir. Sonuç olarak, fiili ayrılık pekiştikçe, Kıbrıs sorununa dahil olan ve bu sorundan etkilenen herkes arafta hapsolmaya devam eder.
“BENÄ°M YOLUM” DÜNYASI
Ayrışma ve karşıtlık senaryosu
‘Benim yolum’ dünyasında, barış süreciyle ilgili beklentiler yok oldukça, adada Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafları arasındaki gerginlikler hızla yoğunlaşır. BMGS, iki tarafta da ilerleme için ortak zemin ve isteklilik olmadığı gerekçesiyle, Kıbrıs’taki iyi niyet misyonunu sınırsız bir süre için askıya alır. Küresel alanda çok-kutupluluğun ve Batı üstünlüğüne karşı yükselen meydan okumaların arttığı bir ortamda, Kıbrıs Türk liderliği kuzeyin bağımsız bir devlet olarak uluslararası tanınırlık kazanması yönünde aktif bir politika izler. Bu durum, Kıbrıslı Rumları fazlasıyla endişelendirir, Kıbrıs Türk toplumu içinde de hatırı sayılır gerginliğe neden olur. Kuzeyin birkaç ülke tarafından tanınması, çeşitli önlemler ve AB ile BM üyelikleri yoluyla Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan'ın hem ada içinde hem de ada dışında şiddetli bir direniş göstermesi nedeniyle, güçlü bir tepki ile karşılanır. Bu da kuzeydeki ekonomiyi ve Kıbrıslı Türklerin hareket kabiliyetini etkiler, uluslararası alanda devam eden izolasyonlarını öne çıkarır. Düzenlemelerin az olduğu kuzeyde bu önlemlerin etkileri yabancı yatırımlarla kısmen dengelenir, ancak bu yatırımların faydaları eşit bir şekilde dağılmaz. Kıbrıslı Rumlar ve Türkiye denizlerde çakışan hak talepleriyle ilgili herhangi bir anlaşma olmaksızın hidrokarbon çıkarma arayışlarına devam ederken bölgesel gerginlikler de tırmanır.
“ONLARIN YOLU” DÜNYASI
Baskı altında barış senaryosu
‘Onların yolu’ dünyasında, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk liderler, Kıbrıs sorununu çözme yönünde dışarıdan ve iş dünyasından baskı görür. Daha önceki süreçlere benzer şekilde, Birleşmiş Milletler’in desteklediği, şeffaflığın ve sivil toplum katılımının az olduğu, ‘her şey anlaşılana kadar hiçbir şey üzerinde anlaşılmış sayılmaz’ prensibinin geçerli olduğu, lider odaklı üst düzey müzakereler yürütülür. Müzakereler, halkın katılımının sağlanmadığına dair endişelerini ve toplumların değişim için hazırlanmamasının risklerini ortaya koyan sivil toplum güçlerine rağmen, güç paylaşımı, güvenlik, toprak ve mülkiyet gibi ‘sert’ siyasi konular merkeze alınarak ve öze dair konularda uluslararası uzmanların tavsiyelerine daha fazla bel bağlanarak sürdürülür. Halkın kendisi çok az müdahildir, ancak kamuoyunu etkileme amaçlı pazarlama tekniklerinin kullanıldığı akıllı bir iletişim kampanyasına maruz kalır. Ortaya çıkan barış planının onaylanmasının ardından yüksek düzeyde ademi merkeziyetçi (desentralize) bir federasyon kurulur ve etkili federal kurumlar oluşturulmasına pek önem verilmez. Ekonomik entegrasyonun zorlu olmasından ve liderlerin birbiriyle çatışan sadakatlere sahip olmalarından dolayı (kurdukları federasyona ve görevde kalmak için gerekli olan toplum desteğine), kısa sürede çatlaklar ortaya çıkmaya başlar. Zaman içinde, kurucu devlet düzeyinde (diğer topluma karşı) etkili koruma eylemleri ile federal düzeyde sonu gelmeyen tartışmalar arasında bir bölünmüşlük ortaya çıkar. Bu, federasyonun meşruiyetinin yanı sıra halkın federasyona olan inancını da zayıflatır ve insanların sadakatinin öncelikle kurucu devletlere olduğu anlamına gelir. Bu da güvensizliği ve etnik bölünmeleri pekiştirerek, zorluklarla başa çıkma kabiliyeti çok düşük bir yapının ortaya çıkmasına sebep olur.
“BÄ°ZÄ°M YOLUMUZ” DÜNYASI
Dayanıklı barış senaryosu
‘Bizim Yolumuz' dünyasında, Kıbrıs genelinde daha çok insan, Kıbrıs sorununun devamının, süregelen bölünmüşlük ve siyasi çıkmaz karşısında işbirliği çabalarının kapsam, boyut ve etki bakımından sınırlı kalması nedeniyle, mevcut ve gelecekteki acil zorluklarla etkili bir şekilde baş edilmesine engel olduğunu kabul eder. BM tarafından geniş bir paydaş yelpazesiyle yapılan ön istişareler, liderlerin barış sürecine dair yeni bir yaklaşım üzerinde mutabık kalmalarıyla sonuçlanır. 'Dayanıklı barışa' ulaşmaya odaklanan bu yaklaşımda, liderler arasındaki üst düzey görüşmeleri çalışma grupları, teknik komiteler ve geniş sivil toplum katılımıyla birleştiren, BM ve diğer uluslararası paydaşların desteğiyle ve içeriden sürdürülen çok kademeli, katılımcı bir süreç söz konusudur. Bu durum, toplumun çeşitli seviyelerinde farklı aktörler tarafından yürütülen pek çok faaliyetin önünü açar, ancak pek çok Kıbrıslı, müzakereler ve olabilecek değişiklikler konusunda hala endişeler taşır. Bazıları ise barış sürecini ciddiye almaz. Ayrı ayrı gerçekleştirilen referandumlar ile onaylanmasının ve özenli teknik hazırlıkların ardından yeni federasyon hayat bulur. Federal ve kurucu devlet düzeyinde etkili ve meşru kamu kurumlarının kurulmasına, yapıcı uyuşmazlık çözümü ve koordinasyon mekanizmalarının oluşturulmasına ve katılımcı yönetim, insan hakları ve sosyal uyum konularına büyük önem verilir. Bu da dirençli ve kapsayıcı bir federasyon ile kültürlerin ve halkların çoğulculuğu ve Avrupalı kimliğiyle gurur duyan bir Kıbrıs yurttaşlığının oluşmasına sebep olur.